Voleybol Plus

Giovanni Guidetti: Türkiye muazzam bir ülke

Vakıfbank ve TürkiyeKadınMilli VoleybolTakımımızın Başantrenörü Giovanni Guidetti, 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları’na katılma hakkı kazanmamızın ardından Sporx.com’u dünyanın sayılı voleybol tesislerinden biri olan Vakıfbank Spor Sarayı’nda ağırladı.

Sorularımıza oldukça içten ve samimi bir şekilde yanıt veren Giovanni Guidetti, Türkiye’deki ilk günlerinden bugüne kadar olan süreci, Vakıfbank’ın başarısını ve altında yatan nedenleri anlattı. Başarılı İtalyan koç, voleybol dışında hayatından da çeşitli anektodları Sporx.com’dan Hakan Celep’e aktardı.

İşte Giovanni Guidetti ile yaptığımız keyifli sohbet:

“12 yıl önce başlayan Türkiye maceranız da bugün artık bambaşka bir noktaya geldiniz. İlk günden bakınca, Türkiye macerasının bu kadar uzun süreceğini düşünebilir miydiniz?”
Asla, asla düşünmedim. İlk geldiğimde düşüncem sezonu bitirmekti. Yeni, güzel ve heyecan verici bir macera olacağı için Türkiye’ye gelmiştim. Ancak, beni nelerin beklediğini bilmiyordum. İlk sezonum başarılı sayılmazdı ve ayrılmayı düşünüyordum. Ardından, ikinci sezonum başladı. Sonra CEV Şampiyonlar Ligi’ni, lig şampiyonluklarını kazandık. Plan dahilinde değildi. Her başarı, her kupa adım adım giderek geldi.

Vakıfbank yönetiminin bana duyduğu güven, her başarının anahtarıdır. İlk sezonum başarısızdı ve yönetimle görüşüp, “Her şey için teşekkürler. Eminim ki, benimle devam etmeyeceksiniz.” dedim. “Hayır” dediler. “Seninle devam edeceğiz. Çalışma şeklini seviyoruz. İlk sezon bazı hatalar oldu ama bu hatalarını ikinci sezonunda tekrarlamayacağını biliyoruz.” cevabını verdiler. Bu da bana büyük bir özgüven ve çalışma gücü verdi. Çok müteşekkir kalmıştım ve bu borcumu ödemek istiyordum, bu nedenle çok daha sıkı çalıştım.

‘BU NOKTAYA ADIM ADIM GELDİK’

“Vakıfbank’ı dünyanın en önemli voleybol kulüplerinden biri haline getirdiniz. Türk voleybolu da artık dünyanın en saygın ekollerinden biri haline geliyor. Bu değişimi ve gelişimi nasıl yorumluyorsunuz?”
Bu soruya tek bir cevap, tek bir açıklama bulmak kolay değil. Bence tamamen bir süreç işi. Her şey adım adım adım adım gelişti. Gelinen nokta, tüm bu küçük adımların birleşimiyle oluştu. Başarılar, bu küçük adımlarla geldi. 10 yıl önce Türkiye’de voleybol böyle değildi. İlk Şampiyonlar Ligi kupası geldi. Kulüpler Dünya Kupası geldi, ikinci Şampiyonlar Ligi kupası geldi. Ayrıca, Fenerbahçe de Şampiyonlar Ligi kazandı. Türk voleybol kulüpleri giderek daha da büyük atılımlar ve başarılar gösterdi. Aynı zamanda, Türk oyuncular da kendilerini adım adım geliştirdi. Sonuç olarak, Türk oyuncular, Türk kulüpleri ve Milli Takımı adım adım bu noktaya ulaşmayı başardılar.

‘TAKIMLAR, BİR YILDIZ ÜZERİNE KURULU DEĞİL’

“Hem Vakıfbank hem milli takımdaki süreçte öne çıkan bir oyuncu olmuyor. Maç maç veya dönem dönem başka oyuncular sivriliyor. Bu durumu neye bağlıyorsunuz?”
Bence bu durum, takımın kalitesiyle alakalı. Türk Milli Takımı’nda ve Vakıfbank’ta takımları bir yıldız üzerine kurmuyoruz. Öncelikle, bir takım inşa etmeye çalışıyoruz. Tüm oyuncular farklı şeyler sahaya koyuyor. Değişik maçlarda değişik oyuncular öne çıkabiliyor. Her maçın anahtar oyuncusu değişiyor. Bir maç geliyor, bu oyuncunun şu özelliğiyle kazanacağız diyoruz. Bir sonraki maç, başka bir oyuncu öne çıkıyor. Tabii ki form durumlarına göre de durum değişkenlik gösterebiliyor ama uzun süre antrenman yapmak, tüm oyuncularla iyi bir şekilde ilgilenmek, tüm oyuncuları o maça en iyi şekilde hazırlamak da çok etkili. Ayrıca, tüm oyuncular takım için mücadele ediyor.

‘TÜRK OYUNCULARIN OLUŞTURDUĞU EŞSİZ RUH!’

“Vakıfbank ve Milli Takım’da bir nevi Sir Alex Ferguson gibi bir kariyer oluşturdunuz. Özellikle, Vakıfbank’ta salondan oyunculara kadar birçok noktadaki değişimi ve gelişimi bize nasıl anlatırsınız?”
Biliyor musunuz, bu çok büyük bir hikaye. 10 yıl önce Vakıfbank’ın salonu Selimiye’ye ilk geldiğimde, “Çok şirin ama bizim salonumuz nerede?” diye sormuştum. “Salonumuz bu.” demişlerdi. “Hayır, imkansız.” demiştim. Çok küçüktü. Hem lige, hem Şampiyonlar Ligi’ne burada mı hazırlanacağız diye düşündüm. Şimdi tüm dünyanın en iyi 3 voleybol tesisinden birine sahibiz. Çünkü, Vakıfbank’taki herkes tutkuyla ve sadakatle çalıştı. Her sezon takım biraz daha iyi bir performans gösterdi, bir önceki sezonun üstüne koydu ve biraz daha fazla para kazandık. Böyle böyle geliştik. Her zaman söylerim, Vakıfbank’ın başarısının altında yatan nedenlerin en önemlisi, en iyi Türk oyunculara sahip olmaktır. Bu her zaman Vakıfbank’ın kimliği olacak. Vakıfbank’ın Türk oyuncularla oluşturduğu eşsiz bir ruh var. Bu çok büyük bir fark yaratıyor. Buradaki bazı genç oyuncular, milli takımda da oynuyor ve çok büyük katkılar sunuyor. Elbette, milli takım sadece Vakıfbank’tan oluşmuyor. Milli Takımımız Galatasaray, Fenerbahçe, Eczacıbaşı gibi kulüplerin de katkılar sunduğu büyük bir yapı.

‘HİÇBİR DÖNEMDE MOTİVASYON PROBLEMİ YAŞAMADIM’

“2012/13’te Vakıfbank ile tarihe geçen bir sezona imza attınız ve 47 maçın tamamını kazanarak 5 kupa birden kazandınız. Bu seri sonra 73 maça kadar çıktı. Sadece voleybol değil spor tarihinde de eşsiz ve belki de bir daha hiç tekrarlanmayacak bir sezondu. Bu başarıların üstüne tekrar nasıl motive oldunuz?”
O his çok güzeldi. Bunu tekrar, tekrar, tekrar yaşamak istedim. Hiçbir zaman, “Tamam, yeter artık bu kadar kupa kazandığım.” demedim, hayır. Bir maçı, bir kupayı kazandığım zaman anında unuturum ve bir sonrakini düşünürüm. Daha fazla maç ve kupa kazandığınız zaman rakiplerinizin gözünde de daha fazla yükseliyorsunuz. Böylece mücadele çok daha zor hale geliyor. Bir yıl önünüzde çok zorlu 1 rakip oluyor, sonraki sezon 2, bir sonrakinde 3. Ayrıca, tüm takımlar sizinle oynayacakları maça çok daha iyi bir şekilde konsantre oluyorlar. Kariyerimin hiçbir döneminde motivasyon problemi yaşamadım.

YARININ SULTANLARI: ‘HEDEFİMİZ, SADECE BİR FIRSAT’

“Türk voleybolu için bugüne veya önümüzdeki birkaç yıla değil belki de onyıllara etki edebilecek bir projeniz var, ‘Yarının Sultanları’. Projenin çıkış noktasını, gelişimini, şu anki durumunu ve geleceğini anlatabilir misiniz?”
Bu projenin en önemli amacı; voleybolun çok önemli olmadığı yerlere voleybolu götürmek. Küçük kızlarımızın, kadınlarımızın spor yapmak için çok şansının olmadığı yerlere gitmek. Bu projenin ana hedefi, voleybol oynayarak kızlarımızın kalplerinde iyi bir his, içlerinde iyi bir enerji bırakmak. Bitlis, Elazığ veya diğer şehirlere gittiğimizde sporun onların hayatlarında önemli bir yeri olmadığını gördük. Belki, her şeyden de sonra geliyordu. Bazı kadınlar, spor yapma şansını hiç bulamamışlardı. Onlara bu şansı vermek istedik, “Sadece okul ve ev yok. Voleybol kadınlar için çok güzel bir spordur. Haydi bir denesene?” dedik. Sadece bu fikri oluşturmak, bu fırsatı vermek bile bizim için, bu proje için büyük bir motivasyondu. Elimizden geldiği müddetçe bu projeye devam edeceğiz. Umarım, daha fazla genç Türk kadını voleybol oynamaya başlar. Ayrıca kızlar, “Tamam okula gideceğim ve elimden geleni yapacağım ama voleybol da oynayacağım.” dediklerinde aileler daha kolay ikna olsunlar diye çalışıyoruz. Gelecekte bazı kızlar bu nedenle voleybolcu olursa, bu mükemmel bir sonuç olur ama hedefimiz bu değil. Hedefimiz, sadece bu fırsatı sunabilmek.

‘ATATÜRK’ÜN YAPTIĞI ŞEYLER ÇOK ÖNEMLİ, ÇOK DEĞERLİ’

“Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatını inceleme şansı bulabildiniz mi? Atatürk, Avrupa’nın birçok ülkesinden önce kadınlara önemli haklar verdi, toplumda eşitlik için önemli yasalar çıkardı, Türk kadınlarını her alanda ve her zaman destekledi.”
Atatürk’ü etrafımdan, sevdiklerimden çok fazla dinledim, bana anlatmalarını istedim. Türkiye’de yaşayıp Atatürk’ü bilmemek imkansız. Türkiye’de nereye gidersen git Atatürk’ün fotoğraflarını görüyorsun. Bu ayrıca çok etkileyici ve hayranlık uyandırıcı bir durum.İtalya’da, Almanya’da kimse için böyle bir şey yapılmamıştır. Her yerde Atatürk’ü görüp etrafındakilere, “Atatürk’ü neden bu kadar çok seviyor, her yere onun fotoğraflarını asıyorsunuz?” diye sormaman imkansız. Atatürk’ün yaptığı şeylerin harikulade olduğunu düşünüyorum. Bu ülke için yaptıkları gerçekten çok önemli, çok değerli.Yıllar yıllar önce bu ülkenin neye ihtiyacı olduğunu çok iyi anlamış bir lider olduğunu düşünüyorum.

‘VAKIFBANK OLARAK BİZ BİR AİLEYİZ’

“Vakıfbank Türkiye sınırlarını da aşarak Bosna Hersek’te bir voleybol okulu açtı ve radarını genişleterek dünya kulübü olma niteliğinin altını çok daha iyi bir şekilde doldurdu. Buradaki çalışmaları yakından takip edebiliyor musunuz?”

– Vakıfbank olarak biz bir aileyiz. Yaptığımız her şey birbiriyle alakalı. Yaş gruplarındaki antrenörler, Bosna Hersek’teki projenin sorumlusu, hepimiz birbirimizle bağlantılıyız. Bazen Bosna’daki oyuncuların videolarını bana atıyorlar. Buraya geliyorlar ve bizimle antrenmana çıkıyorlar. Bu çok profeyonel bir proje. Çok güzel bir voleybol okulu açtık Bosna’da. Çok önemli ve fiziksel açıdan harika yetenekte oyuncular olduğunu gördük. Bosna projemizdeki ana hedefimiz, 5-10 yıl içerisinde buraya birkaç oyuncu getirebilmekti.

‘SÜRPRİZ YAPABİLECEK HER ŞEYE SAHİBİZ’

“Önümüzde 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunları ve dünyanın en iyi takımları var. Burada hedef ne olmalı?”

– Kağıt üzerinde 4 takım öne çıkyıor ve madalya için favori olarak gösteriliyor; Sırbistan, Çin, ABD ve İtalya. Kağıt üzerinde bu 4 takım avantajlı görünüyor. Ancak, her turnuva bir sürprize ihtiyaç duyar. Sürpriz yapabilecek her şeye sahibiz. Takıma mesajım buydu. Hayatınızda kaç kere Olimpiyatlara katılacağınızı bilemezsiniz. Muhtemelen ve şanslıysan 1 kere yaparsın. Çünkü, elemeleri gerçekten çok zordur. Bu şans ve sıradışı fırsat elimize geldi. Oraya gidecek, keyif alacak ve elimizden geleni yapacağız. Ancak, bunun ‘sıradışı’ bir fırsat olduğunu asla unutmayacağız.

‘MİLLİ TAKIMIMIZ HER SAYI İÇİN ÖLMEYE HAZIRDI’

“Siz blok-defans sistemi iyi olduğunda, güçlü hücum oyuncuları olan takımlardan hiçbir zaman korkmadığınızı dile getirmiştiniz. Sizce bu açıdan ne durumdayız?”
Bu futbolda da böyledir. Önce rakibinizi durdurmanız gerekir. Durdurabilirseniz kaybetmeniz zorlaşır. Takımımı, rakibe göre hazırlarım. Her sayı için savaşırız. Sonuç olarak, kazanmak için hücum da yapmanız gerekiyor. Öncelikle, rakibin sayı almasına engel olmaya çalışırım. Ardından, sayıyı düşünürüz. Blok-Defans ve elbette servislere antrenmanlarda bu konunun üzerinde sıkı bir şekilde dururuz.

Milli Takımın karakteri biraz daha farklı. Ancak, blok-defans sisteminde ve servislerde çok istikrarlı olduğumuz için Olimpiyat Elemeleri’ni geçtik. Polonya maçında herkes gördü. O son sayıyı bir türlü alamadılar, topu yere vuramadılar. Elbette, biraz şans da vardı ama takımımız her sayı için ölmeye hazırdı. Çok güçlüydük savunmada ve böylece kazandık.

‘BİZİ YENMEK HİÇ KOLAY DEĞİL!’

“2020 Tokyo’dan önce önünüzde Vakıfbank ile çok zorlu bir sezon var. Hem ligde, hem Şampiyonlar Ligi’nde çok önemli rakiplere karşı mücadele edeceksiniz. Her iki kulvarda şansınızı ve durumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?”

– Önümüzde çok çok zor bir sezon var. Sezona başlarken bunu biliyorduk. Sezon sonunda hiç kupa kazanamamış olursak, üzülmeyeceğimizi bilerek başladık. Çünkü, bu sezon çok genç bir takım kurduk. Ayrıca, yeni bir takımız. En güçlü kadrolardan biri olmadığımız düşünülüyordu ama sezonun şu ana kadarki kısmında çok başarılı olduk. Her maçta, her kulvarda herkese karşı mücadele edebileceğimizi gösterdik. Bizi yenmek hiç kolay değil. Her turnuvada madalya alabilecek, başarı kazanabilecek durumdayız.

‘TÜRKLER VE İTALYANLAR ÇOK BENZER! TUTKULUYUZ’

“Ülkemizde sizin gibi meşhur bir İtalyan daha var; şef Danilo Zanna. Tanışıklığınız var mı? İki İtalyan olarak Türk halkı tarafından bu kadar çok sevilmenizi, bu kadar iyi adapte olmanızı nasıl anlatırsınız?”

– Gözlüklü adam değil mi? Eşim Bahar, bir kere televizyonda gösterdi. Benden çok daha iyi Türkçe konuşuyor. Bir kere gördüm fakat tanışamadık.

Bence, İtalyanlar ve Türkler çok benzer. İki halk da Akdenizli. Bizler tutkulu insanlarız, soğuk değil. Duygularımızı göstermekten kaçınmayız. Hatta trafikte Türklerin İtalyanlara oranla biraz daha fazla duygularını göstermekten çekinmediğini söyleyebilirim (Gülerek). Bence, bizler aynı şeylere değer veriyoruz. Aile ve dostlar bizim için çok önemli. Sürekli birbirimizle iletişim halinde olmalıyız. Almanya veya Amerika’da gençlerin, ailelerinden erken yaşlarda ayrıldığını gördüm. Bu nedenle birbirimizi çok sevdiğimizi, adapte olabildiğimizi düşünüyorum. Türk halkı, bu nedenle biz İtalyanları bu kadar gönülden kabullendi. Tabii ki, Danilo Zanna’yı bana göre daha rahat kabullendiler çünkü 10 kat daha iyi Türkçe konuşabiliyor.

‘BAŞARILI BİR ANNE BABANIN ÇOCUĞUYUM’

“Antrenörlüğe başlarken veya şu an, hem voleybolda hem hayatta idolleriniz kimlerdi?”
Çok fazla. Babam, her zaman çok takdir ettiğim biridir. Bana voleybolu da o öğretti. Çok başarılı bir anne babanın çocuğuydum. Başka başka alanlarda takdir ettiğim birçok insan var. Voleybolda Bernardinho var. Futbolda, kulüplerde takip ettiklerim var. Müzik dünyasında U2 var. Ben çok tutkulu biriyim. Her şeyden kendime bu tip bir tutku noktası çıkarabilirim. Bir şeyi ya çok severim ya da hiç sevmem.

‘RONALDO HERKESTEN DAHA FAZLA ÇALIŞIYOR, SEVİYORUM’

“İzlemekten en çok keyif aldığınız sporcular kimler?”
RogerFederer’in herkes için mükemmel bir örnek olduğunu düşünüyorum. Juventus’ta çalışan arkadaşlarım var. Oradan CristianoRonaldo’yu izlemeyi seviyorum. Cristiano Ronaldo’yu çok beğeniyorum. Çünkü, diğer herkesten çok daha fazla çalışıyor. Golfü seviyorum. TigerWoods’un başarıları da çok özeldir ve uzun antrenmanlar sonucunda gelmiştir. Ayrıca, Venus ve Serena Williams kardeşlerin öyküleri de çok hayranlık uyandırıcıdır. Williams kardeşlerden biriyle bir törende tanışmıştım.

“Hayaliniz ve hedefiniz?”
Şu an voleyboldan çok keyif alıyorum. Çünkü, kazanıyorum. Kazanamamaya başladığımda keyif almam ve artık yeter derim.

“En sevdiğiniz kitaplar?”
Birçok kitap var ama şu aralar Robin Sharma kitapları okuyorum.

“KEMALPAŞA’YI ÇOK SEVERİM, KAYMAK İLE…”

“Türk mutfağı mı, İtalyan mutfağı mı?”
İtalyan mutfağı. Şüphe yok. Yalnızca, tatlılar dışında. Tatlılarda Türk mutfağı çok önde.

“Türk kahvaltısı mı, İtalyan kahvaltısı mı?”
Türk kahvaltısı, şüphesiz.

“Baklava mı, tiramisu mu?”
İkisi de değil. Gerçekten. Ne baklavayı, ne tiramisuyu çok fazla sevmem. Fakat, Kemalpaşa’yı çok severim. Kemalpaşa, kaymak ile…

“Türk kahvesi mi, espresso mu?”
Espresso. Yalnıza benim seçimim değil, tüm dünyanın seçimi. Böyle sorarak beni Türkiye’ye karşı gösterme. Dakikada 1 Türk Kahvesi içiliyorsa 100 espresso içiliyordur. Ayrıca, Türk kahvesini de severim, sık içerim.

‘BONO’DAN ÖTÜRÜ KIZIMIN ADI ALISON’

“En sevdiğiniz şarkılar, şarkıcılar?”
U2’dan Bad. Kızıma Bono’dan ötürü Alison ismini verdim. Her gittiğim konserinde, “Alison bu şarkı senin için, Alison bu sana vs.” diyordu. En sevdiğim grubun solisti, 20 yıl önce her konserinde bu ismi söylüyordu. O zaman, “Bir gün kızım olursa Alison ismini vereceğim.” dedim.

“En sevdiğiniz dizi/film?”
‘AnyGivenSunday’ filmi çok ilham verici.

‘BİTLİS İNANILMAZ BİR YER! AMERİKA’DA OLSA TURİSTİK OLURDU’

“Türkiye’de İstanbul dışında en etkileyici bulduğunuz şehir?”
Bakın şaka yapmıyorum, çok ciddiyim! İlk gittiğimde beni şok etmişti. Bunu çok fazla kişi bilmez. Bitlis! Kimse bilmiyor. Bitlis’in doğası inanılmaz. Türkiye’nin sahilleri de çok güzel, Bodrum, Fethiye. Dünyanın en iyi tatil yerlerinden. İstanbul muhteşem bir şehir ama Bitlis’in doğası beni gerçekten şok etti. Göl, dağlar, ağaçlar… Amerika’da olsa hemen turistik bir yer haline gelirdi.

“Hayattaki en büyük kahramanınız?”
Bono ve babam. Sadece şarkı söylemiyor Bono. Multimilyoner bir rock yıldızı ama parasının büyük çoğunluğunu Afrika ve mülteciler için harcadı. Yardım için milyonlarca dolar para topladı. Müziğini, dünyaya ve insanlara yardım etmek için kullandı.

‘KÖTÜ OYNADIYSAN SOSYAL MEDYA HESAPLARINI KAPAT’

“Türk halkına bir mesajınız var mı?”
Spor bu. Oyuncular bazen kötü oynayabilirler. Türkler çok tutkulu. İyi oynadıysan kahramansın. Kötü oynadıysan sosyal medya hesaplarını kapatman lazım. Rakip kulüplerimizden birinde bir oyuncunun kötü geçen bir sezonun ardından sosyal medya hesabını kapattığını gördüm. Ona, ailesine kötü mesajlar geliyordu. Türkiye, spor açısından muazzam bir ülke ama kaybedilince de aşırı tepkiler verilebiliyor. Unutmayın, sporcular da insan. Bazen iyi, bazen kötü oynayabilirler. Ayrıca, sadece futbol izlemesinler. Voleybol da çok güzel!

İlgili Haberler

Eczacıbaşı VitrA’dan, Merve Dalbeler’e teşekkür

admin

Manşet Dergisi’nin 179. sayısı çıktı

admin

Şekip Mosturoğlu: Çok değer verdiğim bir büyüğümü yitirdim

admin

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul Ediyorum Devamını Oku...

Gizlilik & Çerez Politikası