Voleybol Plus

Maggie Glinka !

Teknoloji gelişiyor,güç artıyor,çıta sürekli yükseliyor;mevcut kaliteden memnun da olsak bir yandan hep çocukluğumuza özlem duyup,ekrana yapışarak izlediğimiz efsaneleri sahada izlemeyi,Burhan Felek’te sahanın bitişiğindeki koltuklarda oturmayı,o amatör ruhun eskimediğini görmeyi istiyoruz.

Yakın zamanda önemli isimlerin spor yaşantılarını sonlandırmalarından sonra onları neden daha çok anmıyoruz diye düşündük ve “ustalara saygı kuşağı” tadında her hafta sahalara veda etse de ruhları hep salonlarda yaşatılan;yaşayan veya ölümsüz efsaneleri hatırlatmak istedik.

Açılış konuğumuz ise 90 jenerasyonu kız çocuklarının hafızalarında mutlaka yer eden,2003’den sonraki Türk voleybolunun yükseliş döneminde karşımıza sıkça çıkan,Vakıfbank forması giydiği yıllarda oyunundan da önce karakteriyle her kesim taraftarın saygısını kazanmış,Polonya’nın efsanesi Malgortzaka Glinka.

Onun neden özel olduğunu anlatmak için Vakıfbank’tan ayrılırken söylediği “Bütün gücümü, hem kişilik olarak hem de oyun olarak her şeyimi sahaya yansıttım.Her zaman kazanmak istedim,hep en yüksek seviyede oynadım. İleride genç oyuncular beni hatırlarsa, eğer onlara bir şeyler öğretebilmişsem bu benim için önemli; kupalardan daha da önemli.” cümleleri bile yetiyor aslında.

1978 doğumlu Glinka Avrupa Şampiyonu olduğunda 25,anne olduğunda 30,Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonu ve MVP olduğunda 33 yaşındaydı. Henüz 15 yaşında Skra’da başlayan kariyeri,o dönem hemen her başarılı voleybolcunun uğradığı duraklardan Italya’da devam etti.Vicenza ve Novara’da forma giyen Maggie’nin bir diğer takımı Fransa’nın voleybolda elde ettiği tarihi başarılarının nerdeyse tümünü getiren kulüp RC Cannes oldu. Daha sonra ise buram buram İspanya kokan Avrupa voleybolu döneminde yolunun kesiştiği Grupo 2002 Murcia’yla İspanya Ligi şampiyonluğunu ve kariyerinde ilk kez Top Teams Kupası’nı kazandı.

Milli takım için her zaman bir simge olan,7 numarayla özleşmiş Glinka,Polonya’nın fırtına gibi estiği dönemde 2003 ve 2005 yıllarında üst üste Avrupa Şampiyonası’nda zirvede yer aldı. Aynı zamanda 2003’te hem Avrupa hem Dünya Kupası’nın en değerli oyuncusu seçildi. 2003’te Ankara’daki unutulmaz final maçında yenemediğimiz Polonya değil,Glinka’ydı. Hiçbir zaman da yenilgiyi kabul etmedi,kaybettiği maçlarda bile çabasını,kazanma hırsını gösterdi. 2007’de tekrar Avrupa’nın en iyi smaçörü olurken,2008’de hamile olduğunu açıkladı ve zirvedeki kariyerine ara verdi.

Kariyerinin zirvesinde kızı için voleyboldan vazgeçerek ailesine verdiğini önemi gösterirken, onun büyük bir profesyonel olduğunu da biliyorduk; “Ailemden ve eşimden ayrı yaşamak gerçekten çok zor. Sadece kendim için değil,herkes için iyi olanı seçmeliyim.Ama hayatımın sonuna kadar voleybol oynamayacağımı biliyorum. Voleybola veda edene kadar fedakârlık etmem gerektiğinin farkındayım. “

Daha sonra ise, Maggie’nin hikayesine daha da yakından tanıklık etmeye başladık. 2 sezonluk aradan sonra nasıl geri döneceği büyük soru işaretiydi. Ama o Glinka’ydı. 2010-2011 sezonunda,doğum sonrası üstelik 33 yaşındayken Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’nu kazanıp en değerli oyuncu seçildğinde bir kez daha “büyük sporcu” olmanın nasıl bir şey olduğunu gördük. O,bu şampiyonluk için “5 tane dörtlü finale çıktım,32 sene bunu bekledim” diyordu. Herkes sporcu oluyorsa da yaptığı işi böyle bir tutkuyla,pes etmeyenlerin kazanacağı günü bekleyerek geçirenler farklı izler bırakmayı başarıyor. “32 sene bekledim,32 sene…”

Maggie, Türkiye’ye veda etmeden önceki sezonunda ise bir peri masalının baş kahramanlarındandı. Alınmadık kupa bırakmayan,Guiness rekorlar kitabına dahi girmiş takımın fitilini ateşledikten sonra 73 maçta takımla olamasa da,cebinde 32 sene bekleyip 3 senede 2 kez kazandığı altın madalyaları vardı artık o günleri hep hatırlatacak.

Artık eve dönme vakti geldiğinde onun zirvede bıraktığı kariyerini özleyeceğimizi biliyor ve voleybolun içinde kalması için dileklerde bulunuyorduk.. Vakıfbank’ın efsanelerinden biri olan Maggie’nin 7 numaralı forması Voleybol Sarayı’ndaki müzenin hemen girişinde duruyor ve önünden her geçişinde öğrenmek isteyen her genç sporcuya ilham kaynağı oluyor şimdilerde.

Voleybolu bıraktıktan sonra duygularını şöyle dile getirdi Maggie.”Profesyonel sporun bana sağladığı düzeyde adrenalin ve heyecanı bulmakta zorlanıyorum.Bu duygu beni yıllarca ayakta tuttu.Hedefim çocuklarla workshoplar düzenleyip,spor kampları organize etmek. Umarım sporun hayata dair harika bir deneyim olduğunu herkese gösterebilirim.” Evet,spor hayata dair harika bir deneyim,o da spora dair muazzam bir figür.

Efsaneler, cebimizde kartlarını,duvarlarımızda posterlerini barındırdığımız,forma numarasından oyun stiline;saç tokasından sevinç gösterilerine kadar benzemeye çalıştığımız,ezbere bildiğimiz karakterler. Maggie,jübilesini yapmış da olsa sahada ortaya koyduğu performansla,bundan da ötesi yansıttığı duruşla voleybolseverler için unutulmayacak. Çünkü efsaneler için son gelmiyor,onlar kendileriyle büyüyen hayatlarda,kendilerini idol gören çocukların kurduğu hayallerde, bir köşede bile olsa sonsuza kadar hep yaşıyor.

Selin Aslı İLERİ

İlgili Haberler

Giovanni Guidetti ve Bahar Toksoy Sözcü’ye konuştu: Atatürk’le konuşmak isterdim

admin

VakıfBank, Dünya Şampiyonası’nda finalde

admin

Fenerbahçe, Fatma Yıldırım’ı açıkladı

admin

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul Ediyorum Devamını Oku...

Gizlilik & Çerez Politikası