Galatasaray’ın İtalyan voleybolcusu Myriam Sylla Türkiye kariyeri, transfer kararı ve smaçörlüğü hakkında İtalyan basınına açıklamalarda bulundu.
TÜRKİYE’YE GİDECEĞİMİ ASLA HAYAL ETMEZDİM
“İtalya’yı bırakıp başka bir yerde oynamaya gideceğimi asla hayal etmezdim. Bunun doğru bir seçim olup olmadığını anlamak için psikologla görüşmek de dahil olmak üzere ciddi bir çaba (içsel bir çalışma) harcadım. Dışarıdan yansıtıldığı gibi mesele para değildi. Ben her zaman şu fikirdeyimdir: Evet, para iyidir ama benim “şurada” (kafasını ve kalbini işaret ediyor) iyi olmam lazım.
BU BİR MEYDAN OKUMA
Konfor alanımdan çıktım ve bunu 30 yaşımda; birçok deneyim yaşadıktan, İtalya’yı gezip orada yaşadıktan ve sanırım orada güzel şeyler de başardıktan sonra yapmaya karar verdim… Ve şimdi İtalyanlığımı İstanbul’a taşıyorum. Elbette bu biraz da kendimle olan bir meydan okuma. Madem dansa kalktık, dans edeceğiz. Ailemin ve arkadaşlarımın sevincinin yanı sıra, taraftarlar ve kulüp beni inanılmaz bir şekilde karşıladı ve kendimi gerçekten önemli hissetmemi sağladı.”
BÜYÜK BİR AİDİYET VAR
Türkiye’de voleybol sadece sportif bir an değil, aynı zamanda güçlü bir kültürel olay; bunu bekliyor muydun?
“Orada voleybolun klasik bir sporun ötesine geçtiğini biliyordum, çok daha fazlası: Bu bir kültür meselesi. Genel olarak spora bakış açıları farklı, ülke için çok önemli ve kulüplerine, takımlarına karşı inanılmaz bir aidiyet duyguları var; bu bir yaşam tarzı. Bana kalırsa onlardan örnek alabileceğimiz bir şey bu: Bu spor kültürü ve o büyük, samimi aidiyet duygusu. Takımların hepsi birbirine yakın ve İstanbul takımları olduğu için birden fazla takım aynı spor salonunda, Burhan Felek’te oynuyor. İtalya’da deplasmana gittiğinizde sık sık hiç tanımadığınız salonlarda oynarsınız, ama burada maçların büyük bir kısmı Burhan Felek’te oynanıyor.”
BU İŞİ YAPAMAYACAĞIM SÖYLENDİ
“Smaçör” (Schiacciatrice), güçlü bir kelime. Peki ya rolün kendisi?
“Kesinlikle öyle. Şaka yapıyorum. Ama bazen şaka arasında gerçekler de söylenir. Biz voleybolun işçileriyiz. Arkadaşlar, bizim her şeyi yapmamız lazım, her şeyi yapıyoruz! Diğer mevkilere saygısızlık olmasın ama (gülüyor). Zor mu derseniz? Evet, teknik bir rol, bunu yapabilmek için çok ter döktüm. Bunu çok istedim. Bana ‘yeterli olmadığım’ için bu işi yapamayacağım söylendi. Ve bana yeterli olmadığımı söylediğinizde, işte o an size bunu yapacağımı, hem de iyi yapacağımı kanıtladığım andır. Belki de bana bunu hiç söylemeselerdi, kendimi kanıtlama konusunda bu kadar inatçı olmazdım.
KENDİME KÜSECEKTİM
Küçüklüğümden beri bu role aşığım. 16 yaşındayken smaçör olan idolümle tanıştım. Sonra salona döndüm ve onun gibi oynayacağıma karar verdim. Ama mesele şu ki sonuç aynı olmadı. Tabii o, deneyimlerini yaşamış ve oynamayı bilen olgun bir kadındı. Bense 16 yaşındaydım, evden yeni ayrılmıştım ve daha parmak pası bile yapamıyordum. Kendimden o kadar hayal kırıklığına uğradım ki neredeyse suçu kendimde bulacaktım (kendime küsecektim). Ve bu, diğer genç kızların yapmasını istemediğim bir şey. Her şeyin bir zamanı var, acele etmemek lazım; hata yapmak, düşmek de gerek. Bunların hepsi birer ders, ben bunu hayal kırıklığıyla anladım. İşleri kolaylaştırmak, hayal kırıklığını önlemek ve “sabırlı olun, zamanı gelecek” demek isterdim.
ANNEME ADIYORUM
Kariyerindeki o kritik sayıları kime armağan ettin?
“Sadece ‘sayı’ demek, onlara haksızlık olur (çok basit kalır). Hayatımdaki o insanlar tek bir sayıdan ibaret değil, onlar maçın ta kendisi. Yaptığım, kazandığım ve hatta kazanamadığım her şeyi aileme ve en başta artık aramızda olmayan anneme adıyorum. Bugün bu insan olmam onların sayesinde. Yaptığım her şey ailem için.”
